BThaber- YENİ NESİL AĞ TEKNOLOJİLERİ

Tüm haberlere geri dön...

Haber Kaynağı: BThaber, 25 Şubat - 2 Mart 2008, Sayı: 659, BThaber


Daha çok bağımsızlık için bağlı kalın

Hayır, yeni dünya düzeninden bahsetmiyoruz. Konumuz yeni nesil ağ teknolojileri ve sunduğu olanaklarla ilgili. Ağ teknolojilerinde yaşanan gelişmeler gerek kurumlar gerekse bireylerin önüne daha önce hiç sahip olunmamış olan fırsatlar sunuyor. Aslında buna benzer cümleleri geçtiğimiz yirmi yıl içerisinde ağ teknolojileri ile ilgili birçok dosyanın girişinde okumuş olduğunuzdan eminim. Bu da çok doğal çünkü gerçekten de hızlı ve baş döndürücü bir hızla yeni iletişim olanakları her gün kapımızı çalmaya devam ediyor.

50’lerin sonunda uzaya gönderilen ilk iletişim uydusu, 60’ların sonunda birbirleriyle haberleşmeye başlayan bilgisayarlar, 70’lerin sonunda uydudan renkli televizyon yayınları, 80’lerin sonunda ses ve veri taşımak için yaygınlaşan kablo altyapıları ve ilk kurumsal ağlar, 90’ların sonunda kesintisiz geniş bantlı internet ve ilk IP uygulamaları. Şimdi de yani yeni milenyumun ilk on yılının sonunda, yepyeni kablosuz ağ ve iletişim olanakları.

Günümüzde geleneksel ağ altyapıları yerini yeni nesil tümleşik şebekeler bırakma eğilimi gösteriyor. Mobil tarafta, taşınabilir cihazların yeteneklerinin artması ile birlikte üçüncü nesil teknolojiler gittikçe yaygın hale geliyor. Bu da HSPA (High Speed Packet Access – Yüksek Hızda Paket Erişimi) teknolojisini öne çıkartıyor. Tabii Wi-Max teknolojisinin gelişimini de göz ardı etmemek gerekiyor. Ancak henüz standart hale gelememiş olması ve maliyetlerinin yüksekliği önündeki engeller olarak duruyor. Kurumsal ağ altyapılarının kablosuz ağlara dönüştürülmesi de önümüzdeki dönemde sıklıkla karşılaşacağımız projeler arasında gibi gözüküyor. Tabii kablosuz teknolojiler ile ilgili güvenlik kaygıları hala buradaki hızlanmaya da mani oluyor gibi gözüküyor.

IP üzerinden ses, görüntü ve veri taşımak artık kurumsal yapılar için standartlaşmaya başlayan çözümler arasında yer alıyor. Sanallaştırma gibi çözümler ise özellikle sundukları maliyet avantajları ve kolaylıklar ile yaygınlıkla başvurulan ağ çözümleri arasına girdi bile. Değişen ve yenilenen kablo altyapıları ile birlikte, fiber optik kablolamanın daha yaygın hale gelmesi de gerek kullanıcıların hızlı ve kesintisiz bağlantıya erişimi için gerekse de alternatif operatörlerin gerçekten ‘alternatif’ haline gelebilmeleri için çok önemli bir dönüm noktası olarak gözüküyor. Sonuçta kablolu, kablosuz ya da sanal, değişen ve gelişen yeni nesil ağ teknolojileri sizi ve kurumunuzu sürekli ağa erişebildiğiniz güvenli ve hızlı bir dünyaya taşımak istiyor. Nihai hedef: Uygulamalarda ve ulaşılabilirlikte bağımsızlık için sürekli ve sorunsuz bir şekilde ağa bağlı kalmak.

Ağ teknolojilerini kullanıcı ihtiyaçları yönlendiriyor

Genişbant kullanımının hızla yaygınlaşması, geleneksel uygulamalara çokluortam servislerinin eklenmesi, artan kablosuz cihaz kullanım oranı gerek yerel alan ağlarında gerekse de geniş alan ağlarında yeni çözümler geliştirilmesi ihtiyacını körüklüyor. “Ağlara giderek daha fazla ve çeşitli ekipmanın bağlandığına tanık oluyoruz” diyen Nortel Kurumsal Pazar Satış Lideri İsmet Yazıcı sözlerine şöyle devam ediyor: “Nortel, 2010 yılına kadar kullanıcı başına mobil ağa bağlı 10 cihaz olacağını tahmin ediyor. Bu da, beş milyar mobil bağlantı noktası demektir. Yeni nesil mobil ağlara, beş milyara yakın cihaz ve kişinin bağlı olacağı Hyperconnectivity dünyasına doğru hızla ilerliyoruz. Bağlantı kurabilen her şey bağlandığında, ağ üzerinde iletişim kuran cihazların sayısı ve türü, kullanıcıların sayısını çok geride bırakacak.” Bu gelişmeler ışığında belli yeni nesil ağ teknolojileri öne çıkma eğilimi gösteriyor. Leadcom Ülke Satış ve Pazarlama Müdürü Gamze Olgun Parıldamış da bu noktaya dikkat çekerken “Temeldeki ihtiyaç belirlenince, yeni nesil ağ teknolojileri de bu yönde gelişmek zorunda. Hem zaman, hem mekan, hem cihaz, hem de hizmet bağımsız iletişim sağlamak için gerekli altyapının tümleşik ağa hizmet veren bir yapı olması lazım. Bu nedenle, genişbant, IP , VoIP, Wi-Max ve Wi-Fi en çok konuşulacak terimler olacak ve tüm çözümler bu terimlerin etrafında dönecek” diyor.

Uzun yıllardan bu yana özellikle kurumsal yapıların ağ ve erişim teknolojilerinde oluşturmuş oldukları belli alışkanlıklar ve beklentiler var. Ancak son yıllarda hızla gelişen yeni iletişim araçları bütün bu alışkanlıkları yıkmaya hazırlanıyor gibi gözüküyor. IBM Türk Network Bilgi Teknolojisi Uzmanı Bülent Toydan Şahin de bu noktaya dikkat çekiyor: “Yıllar boyunca kurumlar hiyerarşik yapıda tasarlanmış ağlarında görece pahalı TDM servislerini kullanmaktaydı, lakin daha ucuza daha yüksek bantgenişliği olanağı sağlayan DSL servisleri ağ yöneticilerini cezbediyor. Bu noktada ağ yöneticisi ikilem arasında kalıyor: Güvenliği ve servis kalitesi (uptime) daha yüksek ve bantgenişliği garantisi olan geleneksel TDM ağlarını veya fiyat avantajı ile DSL teknolojilerini kullanmak. Mevcut ağ yapısında durma olanağı bulunmuyor, yeni uygulamalar daha fazla bantgenişliği ve daha düşük gecikme (delay) talep ediyor, bu durum uç noktaların bağlantı hızlarının artmasını gerektiriyor. Uç noktaların il merkezlerine, il merkezlerinin ağ veya veri merkezlerine bağlandığı geleneksel hiyerarşik ağlarda; uç noktalarda yapılan hız artırımı domino etkisi ile ağın omurgasının da güncellenmesini gerektiriyor ki bu da maliyetleri artırıyor. Bu nedenle servis kalitesine çok önem veren kurumlar dahi ağlarının bir kısmında DSL servislerini kullanıyor. Aslında birçok kurumun bantgenişliği kullanımının büyük kısmını internet ve e-posta oluşturuyor. Bu uygulamalar artık bir şekilde kurumun iş akışlarının bir parçası haline geldiğinden, eskiden olduğu gibi kolaylıkla kısıtlanamıyorlar. Genelde kurumlar internet ve e-posta uygulamalarını DSL şebekesi üzerinden yönlendirecek ağ yapıları planlıyorlar.”

Servis sağlayıcıların önemi

Kurumlar için internete erişim ve hız gerçekten de hayati hale geldi. Tabii burada servis sağlayıcılara da çok büyük görevler düşüyor. Verscom Global Satış Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Gürkan Öztürk de tam bu noktaya dikkat çekiyor: “Yeni nesil ağ teknolojileri erişim ve omurga şebekelerinde neredeyse emtia (commodity) hale geldi. Teknoloji çok yaygın; eskiye nispeten uygulaması çok daha kolay ve ucuz; yetişmiş eleman çok daha kolay bulunabiliyor. Alternatif servis sağlayıcılar ilk günden şebekelerini yeni nesil ağ teknolojilerine uygun tasarlar ve uygularken; yerleşik operatörler de bu dönüşümü başlattılar ve kısmi olarak tamamlamak üzereler. Bu noktada servis sağlayıcılar dikkatlerini asıl olması gereken yöne, yani artık emtia olan yeni nesil şebekeler üzerinden verilecek hizmetler ve doğal sonucu farklılaşmaya döndürdüler. Bundan sonrasında hizmet yönelimli strateji ve mimarilerin rekabetini izleyeceğimizi söyleyebiliriz ki rekabet arenasındaki bu zenginlikten hem kullanıcıların, hem de bu işe emek veren bizlerin büyük kazanımları olacağını düşünüyorum.”

Tercih kablosuz teknolojiler

Yeni nesil ağ teknolojilerinin en popüler konularından birisi hiç şüphesiz ki kablosuz teknolojiler. “Günümüzde, özellikle kurumsal yapılar, kablolarla boğulmuş, her yerden birbirlerine metrelerce kablo ile bağlı olan bir ağ yapısının yerine, kullanıcısına hareket özgürlüğü sağlayan ve görüntü kirliliği yaratmayan kablosuz ağ teknolojilerini tercih ediyorlar” diyen Airties Teknoloji Direktörü Metin İsmail Taşkın sözlerine şöyle devam ediyor: “En ufak değişiklikte bile çok büyük iş gücü ve zaman kaybettiren geleneksel kablolu yapılar yavaş yavaş geçerliliğini kaybetmeye başlamıştır. Kablosuz ağ teknolojilerinde, gün geçtikçe yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve hız bakımından artık kablolu bağlantılardan neredeyse daha performanslı çalışmaları gibi etmenler özellikle kurumsal kullanıcılarının tüm alt yapılarını kablosuz olarak yapılandırmalarının en büyük sebebidir. Artık çok büyük yapılarda ve ağlarda bile hiçbir kablo kullanmadan tüm veri ve internet trafiğini kablosuz olarak yapabilmek mümkün.” Her ne kadar kablosuz teknolojiler gittikçe yaygınlık kazansa da, kablolu yapılara olan ihtiyaç ve kurumların dış dünyayla kablolu bağlantılarda yeni eğilimleri takip etme ve uygulama yaklaşımları da dikkat çekiyor. Bimsa Bilgi Güvenliği Uzmanı İbrahim Özkaya’ya kulak verelim: “Kurumlarda eski nesil olarak yorumladığımız kiralık hat, Frame Relay teknolojilerinden artık uzaklaşılıyor. Bunun başlıca nedeni ekonomik olmamaları ve performansları. Yeni nesil ağlara baktığımızda WAN tarafında Metro Ethernet ve G.SHDSL tercih edilmektedir. Metro Ethernet’in kurulum kolaylığı ve ekonomik olması, hız artırımlarındaki esneklikte tercih nedenleri oluyor. Uçtan uça çözümleri hem Metro Ethernet hem de G.SHDSL teknolojisi kullanılabilmekteler. Uçtan uca çözümlerde bu teknolojiler kullanılarak MPLS altyapısı da kolaylıkla yönetilebiliyor. ADSL teknolojisinin sağlamlığının artması ile uzak ofisleri olan kurumlar, site to site VPN (IPSEC) (alandan alana sanal özel ağ) teknolojisi ile veri trafiğini ekonomik olarak aktarmayı da tercih edebiliyorlar.” Metro Ethernet birçok kurum için yeni ve öneli bir bağlantı tercihi haline gelmiş gibi gözüküyor. “TT’nin Metro Ethernet (ME) servisi fiber optik altyapı üzerinden 1 GB’ye varan hızlarda son derece kararlı ve güvenli yapısı ile en çok rağbet gören servis haline geldi” diyen Turcom Network Grup Müdürü Nizamettin Meral gelişmeleri şöyle özetliyor: “Metro Ethernet özellikle genişbantlı internet erişim ihtiyaçlarında fiyat avantajı da sunması, ayrıca noktadan noktaya uygulamalardaki esnek ve ölçeklenebilir yapısı ile şirketler için vazgeçilmez hale geldi. Felaket Önleme Merkezi tarzı çözümlerde replike çalışacak merkezler arasındaki geniş ve güvenilir bantgenişliği ihtiyacını gidermenin en kestirme ve en ekonomik yolu Metro Ethernet teknolojisi. Merkezi omurga yapısında teknoloji bu yönde ilerlerken şube, bayi gibi uzak uç bağlantılarında yapı daha çok xDSL, özellikle de G.SHDSL teknolojisini işaret ediyor. Bu teknolojide ilk yatırım maliyetinin Frame Relay ve kiralık hatlara göre çok daha düşük olması şirketleri bu tarz projeleri hayata geçirmekte cesaretlendirmekte. Yine altyapı çalışmaları bitmekte olan ve yakın zamanda servise verilecek VDSL teknoloji ile daha genişbant ihtiyacı da karşılanacağı için xDSL teknolojisi kullanımının artarak devam edeceği düşüncesindeyiz.”

Ağ teknolojileri hayatımızı kolaylaştırıyor

Ağ teknolojileri pazarının önümüzdeki yıllarda daha hızlı bir büyüme göstereceğini belirten Bürolink Genel Müdürü Osman Kınlı ise günümüzde hızla gelişen teknolojinin günlük hayatımızda alışageldiğimiz birçok şeyi değiştirerek kolaylaştırdığını söylüyor: “Özellikle kurumsal IP iletişiminde, servis sağlayıcı ağlarında büyümeler yaşanıyor. Şirketler şubeleriyle veya iş ortaklarıyla artık aynı ortak bilgi kaynaklarını kullanarak iş akışlarını hem hızlandırmakta hem de kontrolünü daha güvenli hale getirmekte. Telekom’un özelleşmesi, internetin yaygınlaşması, ucuzlayan ve hızlanan hatlar sayesinde hem her gün yeni kullanım alanları ekleniyor hem de mevcutlar çok daha kolay ve verimli oluyor.” Özellikle kurumsal pazarlarda kablolu uygulamaların uzunca bir süre daha ezici bir çoğunlukla kablosuz uygulamalara göre tercih edileceğini söyleyen Erete Satış Müdürü Pınar Kabil ise bunun nedenini şu şekilde açıklıyor: “Kablosuz uygulamalarda günümüz teknolojileriyle aşılamayan ve gelecekte de aşılabileceğini düşünmediğim bir güvenlik sorunu var. Bunu gören birçok kuruluş, mevcut kablolu altyapılarını geliştirmek yönünde yatırımlarını artırıyorlar. Ağlarda ihtiyaç duyulan yüksek bantgenişliği gereksinimi de kablolu altyapıyı tercih etmenin bir başka nedeni olarak karşımıza çıkıyor. Kablosuz ağlarda şu anda ulaşılan maksimum hız seviyesi, kablolu ağların ulaşabildiği maksimum hız seviyesinin neredeyse on binde biri kadar bile değil. Onun için gelecek ağlar, uçtan uca fiber optik kablolar ile döşeli, yüksek bantgenişliğini destekler ve güvenlik duvarlarıyla korunmuş bir yapıyla karşımıza çıkacak.”

Güvenliğin önemi yeni nesil ağlara da damgasını vuruyor

Genişbantın yaygınlaşması, ağların sürekli erişime açık hale gelmesi güvenlik risklerini de artırıyor. Son dönemde gerçekleşen projelerde kurumların yerel ağ güvenliğine daha çok önem verdiğini gözlemlediklerini belirten Bilge Adam Kurumsal Network Teknolojileri Birim Müdürü Kemal Yıldırım, yapılan çalışmaların güvenliğin artık daha çok kurum içinden ihlal edildiğini gösterdiğinin altını çiziyor ve devam ediyor: “Kurum çalışanları, misafir ve danışman gibi ağ kullanıcılarına kimlikleri doğrultusunda farklı ağ erişim yetkileri vermek yaygınlaşıyor. 802.1x kimlik tabanlı ağ erişimi ile başlayan bu eğilim şu an itibarı ile; Microsoft’un NAP (Network Access Protection), HP’nin NAC (Network Access Control) ve Cisco’nun NAC (Network Access Commision) yöntemleri ile yaygın bir şekilde yapılıyor. Bu yöntemlerin hepsinde genel olarak son kullanıcı bilgisayarlarında yüklü işletim sistemlerinin güncel yamalarının, antivirüs yazılımlarının güncel veritabanlarının yüklü olup olmadığı ve kimlik denetimi yapılmakta. Bu denetimlerden geçemeyen kullanıcılar karantina bölgelerine alınarak güncellemeleri yapmaları sağlanıyor. Böylece ağa erişimleri hem kurum hem de kullanıcı açısından güvenli hale geliyor.” Öne çıkan eğilimler Bimel Network Yöneticisi Ender Kefoğlu yeni nesil ağ teknolojilerinde son dönemlerde görülen eğilimleri şu şekilde toparlıyor: IP telefonu uygulamaları, BPL (Broadband over Power Lines - Elektrik hatları üzerinden genişbant), kablosuz ağlar, Metro Ethernet, G.SHDSL, triple play (üçlü oyun) ve FTTH (Fiber To The Home - Eve kadar fiber). “Ağ ürünleri komple çözümlerle karşımıza çıkacak. Bu sayede bilgi teknolojileri yöneticileri, bilgi işlem çalışanları istedikleri herhangi bir yerden sistemde diledikleri değişiklikleri yapabilecekler” diyor Kefoğlu.

“IP tabanlı her ürün ağ üzerinde tek bir yapıya dahil olma ihtiyacında”

Türkiye için 2008 yılı referans alındığında ağ altyapısına PC ve sunucular dışında cihazların da bağlandığını belirten HP ProCurve Networking Ülke Müdürü Sami Arbak, “Internet Protokolü (IP) temelli her ürünün, ağ üzerinde tek bir yapıya dahil olması günümüzde bir ihtiyaç. Bu ürünlere IP kameraları, IP telefonları ve IP temelli güvenlik sistemlerini örnek verebiliriz. Tüm bu sistemleri göz önüne aldığımızda, mevcut ya da yatırım yapılacak olan altyapının, bu cihazları Endüstri Standartları’nda (IEEE) desteklemesi zorunlu hale geliyor. Aksi halde, her ürün için farklı farklı donanımların konumlandırılması gerekiyor ki, bunun da ne denli imkânsız olduğu ortadadır. Kısacası kurumlar, yatırım yaptıkları altyapının öngörülen sistemleri desteklemesini istiyorlar” şeklinde konuşuyor.

“Kablosuz olan ağlara eğilim artıyor”

Yeni nesil ağ yönelimlerinde genel tercihin kolay yönetilebilen hatta kendini yöneten, yüksek performanslı, tümleşik, hareketliliği artıran ve güvenli ağlar yönünde olduğunu belirten Proline İş Geliştirme Müdürü Burak Bıçakhan konuyla ilgili görüşlerini şöyle aktardı: “Yerel alan ağlarında yüksek performans, güvenlik yetenekleri, yönetim kolaylığı, hizmet kalitesi opsiyonları ve Ethernet üzerinden güç verme özellikleri ön plana çıkarken uzak alan ağlarında yine güvenlik, hat optimizasyonu, aynı ağ üzerinde farklı hizmetler verebilme yetenekleri önem kazanıyor. Bunlara ilave olarak da kablosuz ağlara olan eğilim sürekli olarak artıyor. Ağ teknolojileri kurumlar için artık üzerindeki uygulamalara platform sağlamaya ilave olarak bu uygulamalara hizmet ve değer katan bir konuma geliyor. Ağ üzerinde verinin dışında ses ve görüntü taşımak artık standart hale gelirken yeni uygulamalar, IP arayüzü olmayan analog telsiz gibi iletişim cihazlarının da IP ortamında diğer cihazlar ile iletişim kurmasını ve yeni yetenekler kazanmasını olanaklı hale getiriyor.”

“En önemli basamak genişbantın uygulamaya sokulması”

Botmaş Genel Müdürü K.İhsan Mutlu dünyadaki gelişme hızıyla aynı olmasa da ülkemizde de ağ teknolojilerinde önemli gelişme ve tartışmalara şahit olduğumuzu belirtiyor ve ekliyor: “Tartışmalar her ne kadar konuyla ilgili çevreler içinde kalsa da giderek daha fazla tartışılması olumlu bir gelişme olarak algılanmalı. Yeni nesil ağ yöneliminde en önemli basamak genişbantın uygulamaya sokulması. Metro Ethernet (Optik Ethernet) kullanımında giderek artış gözlenirken diğer taraftan genişbant taleplerinin artması gündeme FTTx ve Wi-Max’i taşıdı. Genişbantın kullanıcılara sunumu anlamına gelen FTTx ve Wi-Max teknolojilerinden FTTx bugünün şartlarında kullanıcıya en yakın duran uygulama modeli olarak gözüküyor.”

“Yönelim IP tabanlı teknolojilere”

Zyxel Telco Grubu Ürün Yöneticisi Yasin Batmaz, IP ağlarının gittikçe yaygınlaştığına dikkat çekiyor ve ekliyor: “IP tabanlı teknolojilere yöneliyorlar. Örneğin, bir kurum şubelerini IP ağı ile birbirine bağladıktan sonra, özellikle maliyetleri düşürmek ve verimliliği artırmak için aynı ağ üzerinde çalıştırabileceği uygulamaları araştırıyor. Şubelerin IP üzerinden ses görüşmesi yapmaları bu yönelime örnek olarak verilebilir.”

Kablosuz ağlarda alternatifler


Kablosuz ağları iki temel ayrımda değerlendirmek gerekiyor. Bir tarafta mobil şebekeler, diğer tarafta ise yerel ve geniş alan ağlarında yararlanılan kablosuz ağ teknolojileri. Öncelikle mobil şebekelerde bizi ne gibi alternatiflerin beklediğini değerlendirdiğimizde doğal olarak merkeze üçüncü nesil (3N) ve Wi-Max en çok konuşulan konular olarak oturuyor. Verscom Global Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Gürkan Öztürk, gelecek birkaç yılda abonelerin beklentisinin televizyon yayını dahil her türlü veri ve içeriğe ulaşabilecekleri, çok popüler olan anlık mesajlaşma uygulamalarını mobil olarak kullanabilecekleri ve aynı zamanda sabit telefon hizmeti gibi konvansiyonel hizmetleri de alabilecekleri kablosuz/taşınabilir bir cihaz yönünde olacağını belirtiyor ve ekliyor: “Kullanıcılar ‘Fixed to Mobile Convergence (FMC – Sabit Mobil Bütünleşmesi)’ olarak adlandırılan bu kavramda mevcut durumda kablosuz şebeke uygulamaları ile ısınıyorlar diyebiliriz. Ülkemizde 3N henüz gerçekleşmemiş olmasına rağmen dual-mode (3N/Wi-Fi) cihaz satışları çok ciddi boyutlara ulaştı. Her ne kadar bundaki en önemli etmen en son modellere karşı olan tüketim zaafı olsa da özellikle bankacılık, finans, bilişim gibi bilgi endüstrilerinde çalışan ciddi bir kesim bu cihazları evlerinde, iş yerlerinde, yurtdışı seyahatlerinde ya da kamuya açık yerlerde WiFi üzerinden internet, e-posta, anlık mesajlaşma, VoIP, vs. gibi uygulamalara erişim için kullanıyor. Şu andaki tek eksik 3N şebeke ve FMC gelişimine paralel olarak kesintisiz şebeke değişimi; bunun da orta vadede gerçekleşeceğine inanıyoruz.” Türkiye’de var olan kablosuz erişim teknolojisinin yaklaşık 20 yıllık GSM teknolojisi olduğuna dikkat çeken Huawei Türkiye Uzman Pazarlama Müdürü Tufan Ünal, “Genişbant mobil erişim teknolojisi olarak UMTS/HSPA (Universal Mobile Telecommunications System/Evrensel Hareketli İletişim Sistemi), yüksek hizmet kapasitesine sahip gelişen teknolojilerin en iyilerinden birisi. Yüzden fazla ülkede kurulmuş olan UMTS/HSPA ağı, yüksek verimlilik elde etmiş olan dünyadaki en popüler kablosuz teknoloji haline gelmiş durumda” diyor.

UMTS’e dikkat çeken bir diğer kişi ise Bimel Network Yöneticisi Ender Kefoğlu: “Wi-Max’e alternatif olarak UMTS gündeme getirilmişti. 3N cep telefonları için geliştirilmiş olan UMTS, Wi-Max'e mobil telefonlarda rakip olan bir teknoloji. Fransa ve Finlandiya'da kullanımda ve bu iki ülke Wi-Max için gerekli frekans aralığı için lisans verme işlemini durdurmuş bulunuyor.” Mobilden beklentiler sabit genişbant ile aynı Mobil teknolojilerinin alternatif kullanımlarından bahsedince, genişbanda olan ihtiyacın gittikçe arttığının da altını çizmek gerekiyor. Ericsson Türkiye Teknoloji Direktörü Hakan Uysal da bu duruma dikkat çekiyor: “Mobil genişbant uygulamaları da klasik sabit genişbant uygulamaları ile benzer bir eğilim gösteriyor. Yoğun indirmeler, video streaming, mobil TV, DVBH ve MBMS uygulamaları, Video Call, VoIP gibi uygulamalar da giderek yaygınlaşıyor. Ayrıca IMS teknolojileri kullanarak Wi-Fi ağlardan başlatılan çağrının mobil şebekede devam edebilmesi gibi (Voice Call Continuity-Sesli Çağrı Devamlılığı) uygulamalar da değişik alternatifler yaratacak.” Zyxel Telco Grubu Ürün Yöneticisi Yasin Batmaz da mobil şebekelerde yaşanan gelişmelere vurgu yapıyor: “3G ve bunun bir anlamda muadili sayılan Wi-Max teknolojisinin hayatımıza girmesiyle kapsama alanının olduğu her yer işyerimiz veya hizmet verilen devlet kurumu haline gelecek. 3G teknolojisi ile genelde hep sözü edilen ama tam anlamıyla hayata geçirilemeyen e-devlet uygulamaları hız kazanacak.” Kurumsal ağlarda kablosuz kullanımı Kablosuz ağların kurumsal yapılar için de bir alternatif haline geldiği çoğunluk tarafından gözlemlenen ve kabul edilen bir gerçek. Kablosuz ağ alanındaki gelişmelerin uygulamalarda yeni olanaklar yarattığının yadsınamaz bir gerçek olduğunu söyleyen Botmaş Genel Müdürü K.İhsan Mutlu, bu durumu şöyle açıklıyor: “Özellikle uygulama süresinin asgariye indirilmesi şirketlere esneklik ve maliyet avantajları sağlıyor. Buna ek olarak yerleşke alanlarında fiziki kısıtlamalar sebebiyle fiber optik ile ulaşılamayan yerlere erişim mümkün hale geliyor. Tabii ki tarihi binalar ve yasak bölge uygulamalarında da önemli bir alternatif oluşturuyor.” HP ProCurve Networking Ülke Müdürü Sami Arbak da özellikle kurumsal segmentte güvenlik ve yönetim kolaylığının en önemli konular haline geldiğinin altını çiziyor: “Pek çok kurumsal müşteri, özellikle güvenlik endişeleri yüzünden ya bu yatırımları yapmaktan kaçınıyor ya da sadece kablosuz ağ için maliyetleri artıran, ayrı bir altyapı yatırımı yapıyor.” Kablosuz alternatif çözümleri bina içi ve binalar arası olarak ikiye ayıran Arıtech Genel Müdürü Töre Duman da, bina içi kullanımı avantajlarını hareket özgürlüğü sağlamak, özellikle kiralık ofis kullanan işletmeler için iyi bir yerel ağ alternatifi olmak olarak sıralıyor ve otel, kütüphane, konferans salonu gibi mekanlarda her yerden erişime olanak tanımanın bir avantaj olduğunu vurguluyor: “Binalar arasında ise 11 Mbps, 54 Mbps hızında yüksek hızlı linklerle karasal bağlantıların ciddi alternatifi olarak konumlanabiliyor. Ayrıca sabit iletişim/bakım giderlerinin minimize edilmesi alanında da ciddi bir alternatif oluyor. Güvenlik ise 128 bit kriptolama ile sağlanabiliyor diyor. Kablosuz ağların popülerliğini gün geçtikçe artırdığını vurgulayan bir diğer isim ise D-Link Türkiye Ülke Müdürü Handan Anar. Anar buna rağmen büyük organizasyonların merkez yönetim birimlerinde kablolu yapıdan vazgeçmeyeceğini de belirtiyor: “Buna ilave olarak gelişmiş özelliklere sahip PoE, yüksek dBi anten, merkezi yönetilebilir gibi özelliklere sahip kablosuz ürünler kurumların vazgeçemeyeceği ürünler haline geliyor. Bu tarz ürünlerin bilinirliği ve talebi gün geçtikçe artıyor. Doğru orantılı olarak fiyatlarında da ciddi düşmeler yaşanıyor. Kablosuz ağlarda kablosuz özellikli IP telefonlar kurumların dikkatini çekmeye başladı.” 802.11g standart oluyor Uç cihazlarda 802.11b standardının yerini neredeyse tamamen 802.11g standardına bıraktığını söyleyen Proline İş Geliştirme Müdürü Burak Bıçakhan ise buna ilave olarak bazı özel uygulamalar için 802.11a standardı da kullanılarak özel ağlar yaratılabildiğini belirtiyor: “Yeni sayılabilecek 802.11n standardı ise henüz yerleşim kazanmadı. Noktadan noktaya kablosuz ağ kullanımında ise Wi-Fi ile sınırlı kalınmıyor. Burada Wi-Fi teknolojisinin örtüşmeyen kanal sayısı azlığı, mesh uygulama zorlukları ve dış mekanlarda çalışma sıkıntıları nedeniyle lazer gibi farklı alternatifler denenebiliyor. Kullanım alanlarına baktığımızda ise artık cep telefonlarının birçoğunun Wi-Fi desteklemesi sayesinde bu cihazların veri iletiminde GPRS’ten daha verimli bir alternatifleri olabiliyor. Ayrıca kampus ağları için WAN hizmeti almak ya da kablolama yapmak yerine kablosuz alternatifler de düşünülebiliyor.” Kablosuz ağlarla iletişim sağlamanın başka bir boyutuna dikkat çeken Bilge Adam Kurumsal Network Teknolojileri Birim Müdürü Kemal Yıldırım ise kablosuz ağlarda hotspot uygulamalarının servis sağlayıcılar için yeni gelir kaynakları yaratma yolunda olduğunu vurguluyor: “Üçüncü sahışlara internet erişim hizmeti sağlamak yalnızca ISS’lerin yetkisi dahilinde olmasına rağmen ülkemizde otel, tatil köyü, cafe vb. yerler müşterilerine kablosuz internet erişimi sunuyorlar. Kablosuz internet erişimi yasal yetkiler dahilinde verilmeye başlandığında son kullanıcı için değil ancak ISS’ler için güzel pazarlar açılacak gibi gözüküyor.” “Her ihtiyaca göre pratik bir seçenek” Kablosuz ağların ihtiyaca ve kullanım yerlerine göre, kullanıcılarına birçok alternatif kullanım alanı sunabildiğini söyleyen Airties Teknoloji Direktörü Metin İsmail Taşkın bu alternatifleri şöyle sıralıyor: “İç ortam çözümleri, dış ortam çözümleri, mobil çözümler, güvenlik çözümleri, ses ve görüntü çözümleri… Bu liste böylece uzayıp gidebilir aslında. Her ihtiyaca göre pratik bir seçenek sağlayabilen kablosuz teknolojiler, ilk zamanlarından bu yana birçok evreden geçti. Kablolu bağlantılara nazaran önceleri çok fazla hız ve kapasite olanağı sağlayamayan kablosuz bağlantılar, artık standart 100 Mbps kablolu ağ bağlantılarını neredeyse hız olarak ikiye katlayabilmektedirler. Durum bu şekilde iken birçok alternatif kullanım seçeneği ortaya çıkıyor. Örneğin; dış ortam kullanımlarında, hem Hot-Spot hem de noktadan noktaya bağlantılardan tutun, ses ve görüntüye özel kablosuz çözümlere kadar birçok hedef odaklı projede kablosuz bağlantılar kullanılabiliyor. Kullanıcılar mesafe kaygısı olmadan istediği noktalarda kablosuz ağlar yaratabiliyor; hatta iki farklı noktayı uzak mesafelerde bile kablosuz olarak bağlayabiliyorlar.” “Hızlı ve güvenli kablosuz iletişimin cazibesi” Teknotel Genel Müdürü Alper Selçuk kablosuz ağ teknolojilerin kullanımının gün geçtikçe daha fazla alternatif sunar hale geldiğine dikkat çekiyor: “Cep telefonları ile metin ve ses taşıma döneminden, herhangi bir cihazla internete bağlanma günlerine gelindi. Kablosuz teknolojilerin kullanım alanı her geçen gün artıyor. IP tabanlı uygulamalara bağlanmak, kurumlar için en çekici kullanım alanı olarak görünüyor. Bunun yanında yüksek bantgenişliklerinde kaliteli ses ve görüntü iletimi eğlence ve yayıncılık sektörünün gelecekteki gözdesi olma yolunda ilerliyor. Hızlı ve güvenli kablosuz iletişim alternatifleri sunuldukça kablosuz ağlar, kullanıcılar için daima cazip olacaktır.” “Kablosuz teknolojilerin uygulama sahası genişleyecek” Bimsa Bilgi Güvenliği Uzmanı İbrahim Özkaya son zamanlarda GPRS ve EDGE kullanımının gittikçe yaygınlaşmakta olduğuna vurgu yapıyor: “Operatörler bu sistemler üzerinden özellikle kurumsal müşterilerine avantaj sağlayacak uygulamalar geliştiriyorlar. Gelecekte bu teknolojilere alternatif olacak üçüncü nesil teknolojiler ile uygulama sahaları genişleyecek ve son kullanıcıları da fazlasıyla memnun edecek uygulamalar hayata geçecek.”

Wi-Max: Bir tavuk-yumurta denklemi

Wi-Max en temel anlatımla 3 kilometrelik bir alanda 15 Mbps bantgenişliği sağlayan bir ağ çözümü. Bazı gelişmiş batı ülkelerinde yaygın şekilde kurulmaya ve kullanılmaya başlamış olmasına rağmen halen geleceği ve nereye oturacağına dair kaygılar da var. Açıkçası, Wi-Max sektörü ikiye bölmüş gibi gözüküyor: Wi-Max sevenler ve sevmeyenler. HP ProCurve Networking Ülke Müdürü Sami Arbak Wi-Max’in yol açacağı değişimlerin pozitif olacağını belirtiyor ama kaygılarını da paylaşmaktan geri durmuyor: “Bana göre bu noktada sorulması gereken asıl soru ‘Wi-Max teknolojilerinde uygulanabilirliğin neresindeyiz?’ olacaktır. Çünkü bildiğiniz gibi Wi-Max alanında hem ürün hem de standart gelişimleri devam ediyor. 2008 yılı itibariyle gelişmiş ülkeler bu teknolojiye geçiş yapıyor. Yapılan araştırmalar, Wi-Max’in 2011 yılında 3,5 milyar dolarlık bir pazar yaratacağını gösteriyor. Öte yandan, bazı gerçekleri de göz önünde bulundurmak gerekiyor. Standartlar tarafında IEEE, 802.16d sabit erişim bağlantı noktaları (Fixed CPE) için tanımlanmıştı, ancak mobil taraftaki standartlar yeni oluşturuldu. Dolayısıyla mobil cihazların (mobil erişim noktası - Mobile CPE) 802.16e standardına uyumlu hale gelmeleri zaman alacak gibi görünüyor.” Wi-Max’in geleceğine kuşkulu bakış Wi-Max’in geleceğine kuşkuyla bakan isimlerin arasında Verscom Global Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Gürkan Öztürk de yer alıyor: “Özellikle 3N şebekelerin hızla yaygın hale gelmesi HSPA teknolojisini öne çıkartıyor. Şu anda 14 Mbps hıza ulaşabilen HSPA şebekelerine çok yakınız ve bu hıza erişebilen Wi-Max şebekesi hemen hemen yok gibi. Bunun yanında kablosuz ağların gelişimine yönelik yapılan son çalışmalar ve 5 yıllık projeksiyonlar Wi-Max’in 3N ve 3.5N servisleri karşısında asla rekabetçi olamayacağı sonucunda ısrar ediyor. Son zamanlarda özellikle Afrika gibi yeni pazarlarda Wi-Max’e alternatif olarak istemci ve erişim noktalarında fiyat açısından oldukça rekabetçi olan ve lisans gerektirmeyen 802.11a/5.8 Mhz şebekelerine yönelim de gözlemlemekteyiz.” IBM Türk Network Bilgi Teknolojisi Uzmanı Bülent Toydan Şahin ise telekom sektöründeki rekabet şartlarına dikkat çekiyor: “Telekom sektöründe rekabet ortamının oluşamaması sadece Türkiye’de değil gelişmiş ülkelerde de bir sorun teşkil etmektedir. Son kullanıcılara kablonun eriştirilmesi, yüksek maliyetleri nedeni ile telekom sektöründe sağlıklı bir rekabete engel oluyor. İşte bu noktada Wi-Max teknolojisi soruna çözüm getirme potansiyeline sahiptir. Wi-Max servis sağlayıcıları, GSM operatörleri gibi, ilgili şehir veya bölgelerde kapsama alanı oluşturarak son kullanıcılara internet/veri/telefon servisleri sağlayabilmekte. Son kullanıcı tercihlerinde önemli bir nokta olan ekipman fiyatının 200-300 dolar düzeyinden 100 dolar düzeyine düşmesi beklense de bu durum 20 dolar civarındaki ADSL ekipmanı karşısında dezavantaj oluşturuyor.” Türkiye’de de çok bölgesel olsa da bazı Wi-Max uygulaması örnekleri var. Botmaş Genel Müdürü K.İhsan Mutlu Türkiye’de Wi-Max’in nasıl bir geleceği olabileceğine dair görüşlerini şöyle aktarıyor: “Bilindiği gibi tahsis edilen bant açısından Wi-Max şu anda EGM’nin KGYS projesinde (eski adıyla MOBESE) hayat bulabiliyor. Bunun dışında belirli bölgelerde deneme çalışmaları sürdürülmekte. Stratejik olarak da nitelenebilecek bu uygulamalar sonuçlandığında daha geniş bir alanda kullanımı sağlanmış olacak ama bu konudaki belirleyiciliğin TK’da olduğu unutulmamalı. Yani diğer bir deyişle gelişme ve değişim TK’nın vereceği kararlarla şekillenecek.” “En önemli gelişme geçtiğimiz aylarda yaşandı” Wi-Max’in ITU tarafından 3N standartlarından birisi olarak tanımlanmasının önemine değinen Superonline Teknoloji Direktörü Cüneyt Morten, “Gerek yonga üreticilerindeki artış gerekse buna bağlı olarak Wi-Max cihaz üretimi yapan şirketlerin sayılarındaki artış 2011 yılında 1400 farklı Wi-Max tabanlı son kullanıcı cihazının pazarda satılabilir durumda olacağı tahminlerinin yapılmasına neden oluyor” dedi. “Genişbant olmayan yerlerde ideal” Wi-Max’in mevcut kablolu teknolojilerle genişbant sağlanamayan yerler için ideal bir çözüm sunduğunu belirten Intel Türkiye Genel Müdürü Çiğdem Ertem, “Wi-Max, bugün kullanmakta olduğumuz Wi-Fi gibi standart olarak dizüstü bilgisayarlar, PDA’ler, cep telefonları, fotoğraf makineleri, video kamera gibi birçok cihaz içerisinde standart olarak sunulacaktır. Örneğin tatilde deniz kenarında otururken çektiğiniz fotoğrafları anında, doğrudan Wi-Max özellikli cihazınız ile Wi-Max şebekesi üzerinden istediğiniz bir yere göndermeniz mümkün olabilecektir. WiMAX ayrıca, yüksek hızlı internet, e-devlet, eğitim, e-ticaret, e-sağlık, ülke güvenliği gibi çok farklı servis uygulamaları için kullanılabilecektir. Wi-Max’in diğer genişbant teknolojilerden önemli bir farkı da her iki yönde de yüksek hız sağlayabilmesidir, çünkü video tipi uygulamalar için her iki yönde de yüksek hız sağlanması son derece önemlidir” diyor. “Son yıllardaki en heyecan verici gelişme” Bilişimcim Genel Müdürü İbrahim Arslan Wi-Max’in mobiliteyi tam anlamıyla hayatımıza sokacağını söylüyor ve devam ediyor: “Her zaman, her yerden ve bugünkü mobil teknolojilerin kısıtlarını yaşamadan ağa bağlı olabileceğiz. Ses ve veri iletişiminde yüksek hıza her yerde sahip olmak mümkün olacak. Bunun günlük hayatımızda çok büyük etkilerinin olacağını tahmin etmek zor değil. Örneğin her zaman bir VoIP istemci üzerinden erişilebilir olduğunuzda artık klasik bir telefon hattına olan ihtiyacınız daha da azalacaktır. Wi-Max’i son yıllarda ağ teknolojileri alanındaki en heyecan verici gelişme olarak görüyoruz.”

Lütfen protokol koltuklarını boş bırakalım!

IP tabanlı uygulamalar gün geçtikçe hem kurumların hem de bireylerin hayatında vazgeçilmez bir yer ediniyorlar. Bu tip çözümlerin sunduğu maliyet avantajları, hız ve kolaylık gibi bir çok fayda IP projelerinin yaygınlaşmasına yol açıyor. Ancak burada da alınması gereken önlemler ve atılması gereken adımlar var. Bilge Adam Kurumsal Network Teknolojileri Birim Müdürü Kemal Yıldırım, IP’nin hikayesini şöyle özetliyor: “Ağ trafiğinin neredeyse tamamı IP tabanlı uygulamalardan oluşuyor. İnternetin popüler hale gelmesiyle başlayan bu yükseliş süreci önce IP adres alanının tükenmesi gibi bir problem ile yüzleşti, 1995’te NAT ile internetin geçiş süreci başlamış oldu. Ancak görüldüğü kadarıyla hiçbir kurum, zorunlu olmadan IPv6 protokolüne geçmek istemiyor. İnternet servis sağlayıcıların zorlaması ile belli bir hız kazanması öngörülen IPv6 geçiş sürecinde NAT-PT (IPv4 ve IPv6 arasında protokol ve adres dönüşümü) ve yeni adresleme stratejileri gündeme gelecek. IP genel olarak tüm üretici ve yazılım geliştiricilerin ortak dili haline geldi. IPv6 protokolü bütünleşik güvenlik ve görece tükenmez adres alanı ile yeni nesil ağlarının yeni protokolü olacaktır.” HCS İş Geliştirme Müdürü Ufuk Yılmaz da IP tabanlı uygulamaların avantajlarına dikkat çekiyor: “IP tabanlı uygulamalarda, sistemin yönetiminin ve kontrolünün tek elden ve kolayca yapılabilmesi, önemli zaman ve maliyet tasarrufları ile esneklik getiriyor. Fakat olası bir sistem hatasının birbirinden bağımsız farklı sistemleri etkilemesi, özellikle hatasızlık istenen uygulamaları riske atabilir.” Ses ile veri birarada Yeni nesil ağ mimarisinin sağladığı avantajlarla IP tabanlı ağ uygulamalarının da hızlı bir şekilde kurulmasının sağlandığını belirten Huawei Türkiye Uzman Pazarlama Müdürü Tufan Ünal, “Ses ile veri aktarımının IP katmanından yapılması sistemin yapısını da basitleştirmiş ve buna bağlı olarak da işletme maliyetlerini düşürmüştür” diyor. IP tabanlı uygulamaların en ciddi avantajının, iletişim amacı ile kullanılan ve bu ihtiyaca yönelik olarak tasarlanan tüm cihazlar için ortak dil özelliği taşıması olduğunun altını çizen Superonline Teknoloji Direktörü Cüneyt Morten ise sözlerine şu şekilde devam ediyor: “Buzdolabından, cep telefonuna her cihazın IP adresi üzerinden haberleşebilmesi farklı fiziksel tasarıma sahip cihazların birbirleri ile bütünleştirme zorunluluğunu ortadan kaldırıyor. Ericsson Türkiye Teknoloji Direktörü Hakan Uysal da IP’nin avantajlarını sıralarken, hizmet alınacak kurum tercihinin önemine de vurgu yapıyor: “IP çözümleri ile öncelikle işletme giderlerinin azaltılması, küçük ölçekli uygulamalar ile başlanıp sonra telekom kalitesinde çözümlere gidilebilmesi sağlanabiliyor. Son kullanıcılara verilen servis kalitesinin azalma olasılığı operatörlerin özellikle odaklandıkları konu durumundadır. Konunun çözümü Telekom kalitesinde (Telco Grade) ürün ve servis sağlayan şirketler ile çalışılarak bu geçişin sağlanmasında yatmaktadır.” IP tabanlı ağ uygulamalarını kullanmanın sağlayacağı faydaları ve riskleri ise Teknotel Genel Müdürü Alper Selçuk şöyle yorumluyor: “IP tabanlı uygulamalara geçiş birçok yeni fırsatı beraberinde getiriyor. İletişim teknolojilerinin gelişmesiyle, mevcut olanaklardan vazgeçmeden maliyetleri azaltma çabaları, bu uygulamaları popüler hale getirdi. IP tabanlı uygulamaların maliyetleri düşürdüğü, ağa erişilebilen her yerden ucuz iletişim sağladığı ve birçok uygulamanın bir arada çalışarak verimliliği artırdığını biliyoruz. Fakat güvenlik sorunları, hizmet kalitesinde devamlılık ve bantgenişliği bağımlılığı gibi sorunlar da beraberinde geliyor. Dağınık ağ ve uygulama yönetimi yapısından, merkezi bir yönetime geçiş ise bu teknolojinin en büyük artısı diyebiliriz.” “IP adresi açmazı” IP tabanlı uygulamaların önündeki en önemli açmazı “IP adresi” olarak gösteren Turcom Network Grup Müdürü Nizamettin Meral, “Eğer internetten iletişim kurulacak bir ‘host’ iseniz bir IP adresiniz olmalı ki bu IP adres veritabanı, IPv4 ile son derece sınırlı idi. Buna çözüm olarak gelen IPv6 teknolojisi ile bu sıkıntı ortadan kalkıyor. Özellikle üniversitelerin yavaş yavaş geçmeye başladığı bu yeni IP Adres Mimarisi ile bu açmaz da en azından çok çok uzun bir süre gündeme gelmeyecek” diyor. “IP tabanlı uygulamalara geçiş kaçınılmaz” Nortel Kurumsal Pazar Satış Lideri İsmet Yazıcı iletişim teknolojilerinde yaşanan değişim ile artık sayısaldan IP tabanlı uygulamalara geçişi kaçınılmaz olarak görüyor ve ilave ediyor: “IP tabanlı uygulamalar, çalışanlar için ‘işyeri’ kavramını yeniden tanımlayarak işletmeyi daha erişilebilir kılıyor ve potansiyel ve mevcut müşterilere daha iyi bir müşteri hizmeti sunuyor. Ses ve veriyi tek bir ağda birleştirerek işletme operasyonlarını basitleştiriyor. VoIP uygulamasıyla işletme giderlerini azaltıyor. Esnek çözümler sayesinde geleceğe yönelik planlama yapılabiliyor.” “Donanım ve altyapı yatırımı şart” Ses, görüntü ve veri için ayrı iletişim ağı ihtiyacının ortadan kalkacağını ve bu hizmetleri veren hatların tek bir IP tabanlı iletişim ağı üzerinde birleşerek verileceğini belirten Bimel Network Yöneticisi Ender Kefoğlu, “Ayrı ayrı hatların tahsisi ve toplam sahip olma maliyeti ortadan kalkacak. Bu durum kurumlara maliyet tasarrufu sağlayacak. IP tabanlı ağ uygulamalarda ağın kesintiye uğramaması ve çalışır vaziyette olması şart. İdeal bantgenişliği ve performanstan yararlanabilmeleri için şirketlerin donanım ve altyapılarına yatırım yapması kaçınılmaz” diyor. Sağlıklı üst yapı için daha güçlü altyapı Türkiye’de yapılan bilişim yatırımları sürekli bir artış gösteriyor. Ancak Avrupa ve Amerika ile aramızdaki farkı kapamak için daha çok çalışılması gerektiği de ortada. Arıtech Genel Müdürü Töre Duman da bu noktaya dikkat çekiyor: “Bu toplumları, devlet ve özel sektör olarak yaptıkları e-projelerle örnek almalı ve onlar kadar yatırım yapmaya özen göstererek üretime önem vermeliyiz. Bu doğrultuda ilerlememiz, bilişimde onlara rakip olmamızı, dolayısıyla bilişimin etkilediği bütün sektörlerde onlarla yarışmamızı sağlayacaktır.” Teknotel Genel Müdürü Alper Selçuk’un da ağ altyapı yatırımları ile ilgili görüşlerine kulak vermek lazım: “Ağ teknolojilerini günümüzün doğal kaynakları olarak düşünürsek, yeraltı ve yerüstünde bu kaynağı iyileştirmek adına yapılan yatırımları daha net inceleyebiliriz. Bir tarafta hâlâ en popüler ve hızlı iletişim yöntemi olan karasal hatlarda çalışılan iyileştirme çalışmaları planlanırken, diğer tarafta da uzun mesafeli ve kablolardan bağımsız iletişim sağlamaya yarayan teknolojilere yatırım yapılıyor. Kablosuz teknolojilerin hala güvenlik başta olmak üzere bazı problemleri mevcut ancak yapılan Ar-Ge çalışmalarında kaydedilen ilerlemeler, bu teknolojiye yönelik yatırımların durmayacağının göstergesi.” Yeni kablo altyapıları oluşuyor Türkiye’de yürütülen altyapı çalışmalarını ise Bilge Adam Kurumsal Network Teknolojileri Birim Müdürü Kemal Yıldırım değerlendiriyor: “Türkiye’de 2004 yılında yaşanan Telekom özelleşme sürecinden sonra ilk kez 2007’de Türk Telekom dışında diğer hizmet sağlayıcı kurumların belli metropollerden başlayarak kablo altyapılarını oluşturmaya başladığı gözlenmekte. Bu durum rekabeti ve farklı hizmet anlayışlarını da birlikte getirecektir.” Zyxel Telco Grubu Ürün Yöneticisi Yasin Batmaz ise telekom operatörlerinin yürüttüğü çalışmalara vurgu yapıyor: “Telekom operatörleri DSL hat üzerinden televizyon yayını, çevrimiçi oyun ve bunun gibi uygulamaları verebilmek için VDSL2, FTTx teknolojilerini hayata geçirmeye başladılar. Şu an Türk Telekom’un doğu bölgelerimizde telefon altyapısının gitmediği yerlere Wi-Max hizmeti götürme projesi başlamak üzere. Bu projeyle söz konusu bölgelere internet ve telefon hizmeti kablosuz olarak Wi-Max teknolojisi aracılığıyla ulaştırılacak. Diğer yandan 3N ihalesinin 2008 yılı içinde tekrar açılmasıyla radyodan televizyona geçiş kadar önemli olarak görülen bu teknolojiyle de tanışmış olacağız.” “Talep gigabit ethernete” HCS İş Geliştirme Müdürü Ufuk Yılmaz, gigabit ethernet ürünlerine olan artan talebe dikkat çekiyor: “Geniş, özellikle fiber optik altyapı ve DSL uygulamaları konusunda önemli çalışmalar devam etmekte. Kurumların dahili ağ altyapılarında da gerek bakır gerekse fiber optik omurga için 10 gigabit ethernete uyumlu ürünler giderek artan oranda talep görüyor.” “Fiber optik kablolar tercih ediliyor” Ağ teknolojilerinin aktif ve pasif olara ikiye ayrılması gerektiğini söyleyen Erete Satış Müdürü Pınar Kabil sözlerine şöyle devam ediyor: “Aktif ürünlerdeki teknolojik gelişmeler ve bu aktif ürünlerin kullanılacağı pasif ürünlerdeki gelişmeler olarak incelemek doğru olacaktır. Pasif tarafta son zamanlarda teknolojik gelişmişliğin ön sıralarında fiber optik kablolama teknolojisini sayabiliriz. Genel olarak fiber optik kablolar, bakır kablolar ile mesafe ve iletim hızı sorunu yaşanılan, uzak mesafe uygulamalarında tercih edilirdi. Bakır kablodaki 90 metre sınırı, birçok yerleşke projesinde veya dikey yükselen gökdelenlerde yetersiz kalıyor ve bu mesafelerde fiber optik kablo tercih edilmek zorunda kalınıyordu. Günümüzde bu tercih, yatay ağlara kadar indirgenmiş durumda. Fiber optik kablolar artık çok kısa mesafelerde de tercih edilebiliyor. Nedenine gelince; önceleri fiber optik ürünler gerek pasif taraftaki kablolama ile ilgili bileşenler, gerekse aktif anahtar üzerine takılan fiber optik modül fiyatlarında inanılmaz düşüşler yaşandı. Ağdaki hız ihtiyaçları da şu anda 10 Gigabayt seviyelerine ulaştı. Hem fiber optik ürün fiyatlarının düşmesi hem de yüksek hız gereksinimi, kullanıcıları masaya kadar fiber kullanımına doğru itti. 2008 yılı ve sonrasının fiber optik uygulamalar dönemi olacağını düşünüyorum.” “Esnek, güvenli ve bütünleşik sistemlere ihtiyaç var” Leadcom Ülke Satış ve Pazarlama Müdürü Gamze Olgun Parıldamış, “Daha güvenli bir veri iletişimi, hayati önem taşıyan uygulamaların mevcudiyeti ve işlemlerin daha kolay bir şekilde yapılabilmesi, organizasyonların rekabetçi iş yaşamında ayakta kalması ve müşterilerine yeni servis ve ürünler sağlayabilmesi için olmazsa olmaz unsurlar. Dolayısıyla organizasyonların, iş süreçlerindeki ve yatırımlarındaki riskleri azaltacak, işlevselliği artıracak ve yapılan yatırımın en kısa zamanda geri dönmesini sağlayacak esnek, güvenli ve bütünleşik sistemlere ihtiyacı var. Bugünün koşullarında, yarattığınız iş modelleri ve sizi diğerlerinden ayıran ürünler kadar, fırsatlara hızlı tepki verebilmek de önemli rol oynuyor. Bu çevikliği sağlayabilmek için, kurumlar ağ teknolojilerine yapılan yatırımın öneminin farkındalar. Bu kapsamda, yatırımların tümleşik ağlara yöneleceği görülüyor” diyor. Çiçekli ve dikenli bir yol Ağ teknolojileri pazarı sadece teknolojilerin gelişkinliği veya yeterliliği ile değil, bu teknolojilerin kullanıcılar tarafından kabulü ve tercih edilmesi ile de şekilleniyor. “Ağ teknolojileri pazarı, tüketicinin istek ve gereksinimlerine göre form kazanıyor. Kullanıcı da her zaman en yenisini ve en pratiğini istiyor. Dolayısı ile ağ pazarı, tüketicisinin karşısına hep taze bir yüz ile çıkmaya mecburdur” diyen Airties Teknoloji Direktörü Metin İsmail Taşkın sözlerine şu şekilde devam ediyor: “Artık çevremizde görebildiğimiz birçok cihaz, ağ uyumlu olarak üretilmeye başlandı. Yazıcılar, tarayıcılar, kameralar, sunu cihazları… Bu liste böyle uzayıp gidebilir aslında. Ağa dahil olabilen cihaz çeşidi arttıkça ağ pazarı da devamlı genişleyen ve kendini geliştiren bir pazar olmaya devam edecektir.” HP ProCurve Networking Ülke Müdürü Sami Arbak da ağ üzerinde kontrol edilen ürün çeşitliliğinin her geçen gün arttığına dikkat çekiyor: “Yapılan tahminlere göre 2009 yılında ağ üzerinde kullanılan PC dışındaki ürünlerin sayısı PC’leri beşe katlayacak. Yani ağ üzerindeki her PC’nin karşısında beş farklı ürün yer alacak. Bunlar ilk etapta IP telefon ve kameralar, güvenlik kontrol ekipmanları ve benzeri ürünler olacak. Ancak araştırmalar kahve, soğuk içecek ve benzeri otomatik makinelerin de ağ üzerinden kontrol edilebilir hale geleceğini gösteriyor. Dolayısıyla burada en önemli konu, ağ ürünlerinin gittikçe benzer hale gelmesi ve bu ürünlerin endüstri standartlarını (IEEE) desteklemesi. Bu anlamda üreticiler bu standartları destekleyen ağ ürünlerini pazara sunacaklar ve ‘proprietary (müseccel)’ diye anılan, kendilerine has teknolojilerden uzaklaşmak zorunda kalacaklar.” Strateji değişikliği yaşanmalı Ağ pazarının gelecekte de önemini artırarak devam ettireceğini söyleyen Proline İş Geliştirme Müdürü Burak Bıçakhan, “Pazara yön veren üreticiler artık sadece ağ ekipmanından ziyade akıllı yazılımlar üretmek, farklı alanlardaki diğer üreticiler ile işbirliği sağlayarak toplam çözüm üretimine katkıda bulunmak gibi stratejiler yürütmek zorundalar. Ağ pazarının gelişimini de bu gibi çalışmalar sağlıyor zaten. Bu çalışmaların elbette son kullanıcıya doğru şekilde yansıtılması ve son kullanıcıda bu özelliklerin öne çıkacağı yeni fırsatlar yaratılması gerekir. Ancak şu bir gerçek ki üreticiler arasında yaşanan bu işbirlikleri son kullanıcıyı zaten yapısını yenilemeye mecbur bırakıyor. Burada yenilikleri erken fark eden ve bunları uyguladığı zaman kazanacağı faydaları öngörerek hamlesini erken yapanlar bir adım öne çıkıyor.” Turcom Network Grup Müdürü Nizamettin Meral ise “Human Network-İnsan Ağı” kavramına atıfta bulunuyor: “Şirketler ve insanlar için iletişim her geçen gün daha da önemini artırmakta ve vazgeçilmez bir ihtiyaç noktasına doğru ilerlemekte. Şimdi şirketler bir bina, arsa yatırımı yaparken eskiden olduğu gibi sadece enerji altyapısına, yoluna, trafiğine değil iletişim altyapısı tarafındaki olanaklarına da bakıyor ve ona göre karar veriyor. Teknolojik gelişmelerin amiral gemisi şirketler artık şirketleri ve şubelerini birbirine bağlayan ağların da bir adım önüne geçerek ‘İnsan Ağı-Human Network’ sloganını ön plana çıkarıyorlar. Yani gelecekte elinde dizüstü, PDA veya belki sadece bir cep telefonu olan herkes, artık ‘İnsan Ağı’nın bir parçası olacak ve o ağda istediği herkes ile iletişim kuracak. Eğilimi bu kadar sınırsız noktalara yönlenen bu pazarda sürekli teknolojik yenilenmeler olacaktır. Hedef, her yerden her zaman güvenli ve kaliteli iletişim.” “Yıllık yüzde 15-20 oranında büyüme” Bilge Adam Kurumsal Network Teknolojileri Birim Müdürü Kemal Yıldırım, çok büyük küresel değişimler olmaz ise Türkiye açısından ağ pazarında yıllık yüzde 15-20’lik büyüme öngörüldüğünü belirtiyor ve devam ediyor: “Ayrıca hizmet sağlayıcıların ve satış sonrası hizmet veren şirketlerin belirli konularda uzmanlaşması kaçınılmaz durumda. Müşteri ihtiyaçlarına cevap verebilmek pazarda bulunabilmek açısından önemli bir hale geliyor. Çağrı merkezi uygulamalarında ise VoIP ve veri güvenliği konuları öne çıkıyor.” “Dört-beş yılda bir ağlarda köklü değişiklik ihtiyacı” IBM Türk Network Bilgi Teknolojisi Uzmanı Bülent Toydan Şahin sanılanın aksine ağ pazarının altın yıllarının bitmediğini belirtiyor: “90’lı yılların sonunda kurumlar, X.25, ATM veya SNA tabanlı ağlarını IP tabanlı ağa çevirdiğinde ağ pazarının altın yıllarının bittiği düşünülmüştü. Lakin düzenli olarak artan performans, bantgenişliği, güvenlik, yedeklilik ve yönetilebilirlik ihtiyaçları, değişen bağlantı olanakları ve yeni teknolojiler kurumların dört-beş yılda bir ağlarında köklü değişiklik yapmalarını gerektirir hale geldi. Bu durumun özellikle güvenlik ekseninde devam edeceğini tahmin ediyoruz. Ayrıca daha iş akışlarını tam olarak elektronik ortama aktarmamış orta ve küçük ölçekli şirketlerde de elektronik ortama geçiş ile beraber yeni ağların kurulması bekleniyor. Görüntülü görüşmeler mobil ve sabit telefon operatörlerinin yeni nesil ağlara geçişini hızlandıracaktır, ama yurtdışındaki mobil operatörlerin 3N geçişlerinde beklediği geri dönüşü sağlayamaması, Telekom sektöründeki şirketlerin bu tür yatırımları yaparken daha temkinli davranmasına yol açıyor. Neticede görüntülü görüşme maliyetleri düştükçe, kullanıcıların sadece sesli görüşme ile yetinmeyeceği kesindir. Dolayısı ile operatörlerin yeni nesil ağlara geçişi gecikmeli de olsa gerçekleşecektir.” "Ürün ve servis maliyetleri düşecek" Beş yıl önceki ağ pazarı ile günümüz ağ pazarı arasında bariz farklar olduğunu söyleyen D-Link Türkiye Ülke Müdürü Handan Anar, “Bundan beş yıl sonra da bariz farklar olacağı kaçınılmazdır. Merkezi yoğunluklu ağ sistemleri yerini dağıtık sistemli ve mobil uygulamalı ağ sistemlerine bıraktı. Dolayısıyla GSM tabanlı ağ erişimleri önümüzdeki beş yılda kendini hızlı bir şekilde hissettirmeye başlayacak. Rekabetçi ortam nedeniyle talebin artışı ile beraber ürün ve servis maliyetlerinde düşüşler yaşanacak. Ağ teknolojileri GSM ve PC ürünlerinin içine hepsi bir arada (all-in-one) şeklinde tasarlanmaya başlanacak. Yine güvenlik uygulamaları çok daha önem kazanıp yaygınlaşacak” diyor.


Tüm haberlere geri dön...
Ankara Merkez
Tel: (312) 434-2245 Faks: (312) 431 19 53
İstanbul (Anadolu)
Tel: (216) 384-5061 Faks: (216) 384 50 26
İstanbul (Avrupa)
Tel: (212) 347-7540 Faks: (212) 347 75 44
İzmir
Tel: (232) 489-0755 Faks: (232) 425 21 49
Bursa
Tel: (224) 274-0055 Faks: (224) 273 00 26
2025© Bimel Elektronik Mamulleri Pazarlama A.Ş. internet sitesinin yayın hakları, tüm görsel malzeme ve bilgilerin elektronik ortamlar dahil kullanım hakkı sadece Bimel Elektronik Mamulleri Pazarlama A.Ş.'ne aittir. İzinsiz kullanmak, kopyalamak ve alıntı yapmak yasal kovuşturma hakkı doğurur.